SAHTE BELGE VE YANILTICI BELGENİN KARA PARA (SUÇ GELİRİNİN)
AKLANMASI AŞAMASINA ETKİLERİ
Ali ÇAKMAKCI
Yeminli Mali Müşavir
Sorumlu Ortak Bağımsız Denetçi
İletişim: info@adenymm.com.tr-0212 592 00 92
Son zamanlarda karapara aklama gerekçesiyle soruşturmaya alınan şirketlerin çoğunda “sahte belge düzenleme” ve/veya “sahte belge kullanma” fiilerinin de bulunduğu, bu suçların karapara aklamanın öncüsü veya kaynağın gizlenmesindeki ikincil suç unsuru olduğu gözlenmektedir. Sahte belge düzenleme veya kullanma bazen öncül suç olabilirken, bazen ise aklama suçu kapsamına girebilmektedir.
“Kara para” ya da “suç geliri”, altyapısında başka bir suç bulunan faaliyetlerden elde edilen gelir iken, “aklama” bu suçun devamında teşekkül eden başka bir suçu ifade etmektedir. Bir diğer ifadeyle “kara para aklama”; öncül suçlar nedeniyle elde edilmiş para, mal, kıymetli evrak ve diğer ekonomik değerlerin yasal/meşru bir ekonomik değerlere dönüştürülmesi amacıyla “kaynağının” “gizlenmesi” veyahut “gizlenmeye teşebbüs edilmesidir”[1].
Suç geliri, yasaların suç saydığı fiillerden elde edilen her türlü ekonomik menfaat ve değer olarak ifade edilebilir. Sözlük anlamıyla “yasa dışı yollardan sağlanan kazanç” olarak tanımlanan suç geliri, kirli para gibi terimlerle de anılmaktadır. Uluslararası literatürde ise bu kapsamda “suç geliri” (proceeds of crime), “kirli para” (dirty money), “kara para” (black money) veya “suç parası” (criminal fund) terimleri kullanılmaktadır.
Suç geliri ekonomik, sosyal ve hukuki olmak üzere farklı açılardan tanımlanabilir. Aklama suçuna konu olabilecek suç geliri doğal olarak hukuki olarak tanımlanan suç geliridir ki, bu da ilgili ülke mevzuatlarında öncül suç olarak belirlenmiş fiillerden elde edilen her türlü değerdir.
Aklama konusunda ciddi bulgu-emareler varsa MASAK Cumhuriyet Savcısı kanalıyla kiralık kasalar da olmak üzere, hak ve alacakların dondurulmasına, tasarruf yetkisinin tamamen veya kısmen kaldırılmasına, bunların zaptına, tevdi mahalline bırakılmasına, hazırlık aşamasında Sulh Ceza Hakimi, diğer hallerde Mahkemeler 24 saat içinde karar verir. Acil durumlarda Cumhuriyet Savcısı karar verir, 24 saat içinde ise Sulh Ceza Hakimi onaylamak zorundadır, yoksa karar hükümsüzdür.
Ülkemizde 19.11.1996 tarihinde yürürlüğe giren 4208 sayılı Kara paranın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanun’da tanımlanan “kara para”, söz konusu Kanunun 2/a maddesinde sayılan Kanunlardaki fiillerin işlenmesi suretiyle elde edilen bütün ekonomik değerleri ifade etmekteydi. Yani, kanunda tek tek sayılan fiilerin işlenmesi neticesinde doğan para veya para yerine geçen her türlü kıymetli evrakla, mal veya gelirleri veya bir para biriminden diğer bir para birimine çevrilmesi de dahil, sözü edilen para, evrak, mal veya gelirlerin birbirine dönüştürülmesinden elde edilen her türlü maddi menfaat ve değeri ifade etmekteydi.
18.10.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunda kara para kavramı yerine “Suç geliri” kavramı kullanılmış ve aynı kanunda suç geliri, TCK’nın 282. maddesine paralel şekilde “suçtan kaynaklanan malvarlığı değeri” olarak tanımlanmış olup, aklama suçu ise 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 282. maddesinde düzenlenen suçu ifade ettiği hüküm altına alınmıştır. Buna göre, meri kanun önceki kanuna göre tek tek saymak yerine doğrudan TCK’ya atıfla yetinmiştir.
Kara para ve aklama kavramına dünya gündemine ilk defa 1988 Uyuşturucu ve Psikotrop Maddeler Kaçakçılığına Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi (daha önce ABD ve İngiltere de mevzuat çalışmaları başlamıştı) ile değinilmiştir.
Daha sonra ise AB Konseyi doğrudan kara para aklamayı hedef alan 1990 tarihli Suç Gelirlerinin Aklanması Araştırılması Zaptedilmesi, Müsaderesi Sözleşmesi hazırlanmıştır.
Kara paranın, ülkeye ne zaman girip çıkacağı belli olmayan, para politikalarını yıpratıcı, para arz ve talebini sistematik olmayan şekilde etkileyen, konjokturden bağımsız, piyasa bozucu, istikrarı hedef alan, ekonomik dengeleri, adil gelir dağılımı hedeflerini aşındıran çeşitli zararlı etkileri bulunmaktadır.
Kayıt dışı ile kara para ise genelde karıştırılsa da, temelde farklı kavramları temsil etmektedir. Kayıt dışı (Gri Para); doğrudan vergi ödemelerinden kaçmaya yönelmekte, belge ve yasal defter düzenlerine aykırılık taşımakta, açıkça vergi ödememek adına hasılat, gelir, servet veya gelir unsurlarının ve işlemlerin gizlenmesini temsil etmektedir. Kara para ise vergi ödemeyi sorun etmeyen bir yapıya sahip olup, açıkça kayıt dışına göre ters mekanizma ile çalışmaktadır. Bu gelirin özünü bir suç oluşturmaktadır. Bu suçların neler olduğunu, hangi suçların öncül suç olduğunu her ülke kendi yasal düzenlemelerinde yer vermiştir.
Buna karşın, kayıt dışının yoğun olduğu ülkeler kara para aklama konusunda daha fazla imkanlar sunduğundan dolayı, mali denetim mekanizması ve hukuk düzeni yeteri kadar oturmamış ve kayıt dışının fazla olduğu ülkeler kara para aklama suçunu genel olarak teşvik etmektedir.
4208 sayılı Kanunda (2/a maddesi) 29 öncül suç sayılarak bu fiiller nedeniyle doğan mal, para, para yerine geçen kıymetli evrak, gelirler, bir para biriminden diğer para birimine geçilmesi de dahil olmak üzere, bu kıymetlerin birbirine dönüştürülmesinden elde edilen her türlü maddi menfaat ve değer “kara para” olarak tanımlanmıştır.
Aklama sürecini kavramak için konu, “öncül suç” ve “suç geliri” kavramları ile birlikte değerlendirilmelidir. Genel olarak karapara aklamadan bahsedebilmek için;
• Bir suç işlenmiş (Öncül suç),
• Bu suç sonucunda herhangi bir ekonomik değer elde edilmiş (Suç geliri),
• Bu ekonomik değerleri yasadışı nitelikten çıkarıp bunlara yasal görünüm kazandırmaya yönelik fiillerin işlenmiş
Olması gerekmektedir.
Öncül suç, suç gelirinin elde edilmesini mümkün kılan suçtur. Hukuki olarak suç gelirine kaynak teşkil eden bu suçlar, benimsenen yaklaşıma göre ülke mevzuatlarında farklı şekillerde belirlenmişlerdir.
Öncül suç belirlemede kullanılan yaklaşımlar dünyada bilinen mevcut örnekleri itibariyle şu şekilde belirtilebilir:
• Tüm ağır suçların öncül suç olarak kabulü,
• Tüm suçların veya belirli kategorideki ağır suçların veya belirli hapis cezası sınırını aşan suçların öncül suç olarak kabulü,
• Öncül suçların sayma suretiyle belirlenmesi,
• Karma yaklaşım.
Ülkemizde 4208 sayılı Kanunun yürürlükte olduğu dönemde öncül suçlar sayma yöntemi ile belirlenmişken, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun aklama suçunun düzenlendiği 282. maddesinde “alt sınırı altı ay ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar” şeklinde eşik yaklaşım benimsenmiştir.
Bahsi geçen suçlar; uyuşturucu ticareti, gümrük silah kaçakçılığı, tarihi eser kaçakçılığı, sahte fatura suçları, para kalpazanlığı, tehdit ile menfaat temini, devletin şahsiyetine yönelik suçlar, organ nakli, rüşvet hileli iflas resmi hususi belge de sahtecilik gibi suçlar sayılmaktadır.
Daha sonraki düzenlemede ise alt yapısı belli bir hapis cezası gerektiren suçlar kapsama alınmıştır.
Kara para aklama; öncül suçlar nedeniyle elde edilmiş para, mal, kıymetli evrak ve diğer ekonomik değerlerin yasal ekonomik değerlere dönüştürülmesi amacıyla kaynağının gizlenmesi ve gizlenmeye teşebbüs edilmesidir. Bu kapsamda,
ü Bir öncül suç işlenmiş olacak;
ü Suç sonucunda kara para elde edilmiş olacak;
ü Yasal olmayan paranın yasal görünüm kazanması için bir fiil olması gerekmektedir.
Yani aklama suçu için, öncül suç kapsamında elde edilen ekonomik değer için aşağıda sayılan faaliyetin/faaliyetlerin yapılması gerekmektedir;
1- İktisap Edilmesi,
2- Bulundurulması,
3- Nakledilmesi,
4- Transfer Edilmesi,
5- Sınır Ötesi İşleme Tabi Tutulması,
6- Kullanılması,
7- İşletilmesi,
8- Yatırılması,
9- Başka Bir Değere Dönüştürülmesi,
10- Kaynağı, Niteliği, Sahibi, Zilyedinin Gizlenmesi veya Farklı Gösterilmesi.
Daha açık ifade edilirse, aşağıdaki fiillerin işlenmesi sonucunda elde edilen kara paranın açıkça aklama suçu kapsamında mütalaa edileceği açıktır:
1- Elde Edenlerce Kaynağına Meşruiyet Kazandırılması Amacıyla Değerlendirilmesi,
2- Bu Yolla Elde Edildiği Bilinen Kara paranın Başkalarınca İktisap Edilmesi,
3- Bulundurulması,
4- Elde Edenlerce veya Başkalarınca Kullanılması,
5- Kaynak, Niteliği, Zilyet Malikinin Değiştirilmesi, Gizlenmesi,
6- Sınır Ötesi İşleme Tabi Tutulması,
7- Bu Hareketin Gizlenmesi,
8- Faalin Kaçmasına Yardımcı Olacak Şekilde Kaynağı ve Yerinin Değiştirilmesi,
9- Transfer Yoluyla Aklanması,
10- Kara Paranın Tespitini Engellemeye Yönelik Fiiller.
Aklama suçu, genel olarak öncül suçlardan elde edilen gelirlerin, yasa dışı kaynağını gizlemek ve bu gelirleri yasal bir kaynaktan elde edilmiş gibi göstermek amacıyla yapılan her türlü işlem olarak tanımlanabilir.
Aklama suçu hukuk sistemimizde ilk olarak 19.11.1996 tarihinde yürürlüğe giren 4208 sayılı Kanunun 2/b maddesinde “Kara para aklama suçu” adıyla tanımlanmıştır. Daha sonra 1 Haziran 2006 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun “Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama” başlıklı 282. maddesinde yeniden düzenlemiştir.
Aklama ile mücadele kapsamında hazırlanan uluslararası sözleşmelerde aklama fiilleri ayrıntılı olarak belirtilmiştir. Örneğin Türkiye’nin de taraf olduğu Sınıraşan Organize Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin “Suç Gelirlerinin Aklanmasının Suç Haline Getirilmesi” başlıklı 6’ncı maddesinde;
• Suç geliri olduğu bilinen malvarlığının yasadışı kaynağını gizlemek veya olduğundan değişik göstermek veya öncül suçun işlenmesine karışmış olan herhangi bir kişiye işlediği suçun yasal sonuçlarından kaçınmasına yardım etmek amacıyla dönüştürülmesi veya devredilmesi;
• Bir malvarlığının suç geliri olduğunu bilerek; gerçek niteliğinin, kaynağının, yerinin, kullanımının, hareketlerinin veya mülkiyetinin veya malvarlığına ilişkin hakların gizlenmesi veya olduğundan değişik gösterilmesi.
• Devletlerin kendi hukuk sisteminin temel kavramlarına tabi olarak, tesellüm anında bu tür bir malın suç geliri olduğunu bilerek; edinilmesi, bulundurulması veya kullanılması, bu maddede belirtilen suçlardan herhangi birini işlemeye veya teşebbüse örgütlü olarak veya suç işleme konusunda anlaşarak yardım, yataklık, kolaylaştırmak ve yol göstermek suretiyle kanıtlanması
Aklama fiilleri olarak belirtilmiştir.
Yasal açıdan kara para olduğu bilinen bir değeri aktif olmayan bir fiille bulunduranlar, iktisap etmeseler dahi aklama fiilini işlemiş sayılmaktadır. Bu durumun bilmediği durumlarda ise suçun teknik yapısı nedeniyle aklama fiili olmaz. Yukarıda sayılan fiillerin tamamı icrai değildir, fonksiyonel olmaya gerek yoktur. Bilerek bazı durağan faaliyetler de aklama fiili içerisindedir.
TCK’nın “Adliyeye Karşı Suçlar” bölümünde yer alan “Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama” başlıklı 282. Maddesine göre suçtan doğan malvarlığını aklayanların yaptırımları aşağıdaki gibi belirlenmiştir:
(1) Alt sınırı altı ay veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini, yurt dışına çıkaran veya bunların gayrimeşru kaynağını gizlemek veya meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmak maksadıyla, çeşitli işlemlere tâbi tutan kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkradaki suçun işlenmesine iştirak etmeksizin, bu suçun konusunu oluşturan malvarlığı değerini, bu özelliğini bilerek satın alan, kabul eden, bulunduran veya kullanan kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Bu suçun, kamu görevlisi tarafından veya belli bir meslek sahibi kişi tarafından bu mesleğin icrası sırasında işlenmesi halinde, verilecek hapis cezası yarı oranında artırılır.
(4) Bu suçun, suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır.
(5) Bu suçun işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
(6) Bu suç nedeniyle kovuşturma başlamadan önce suç konusu malvarlığı değerlerinin ele geçirilmesini sağlayan veya bulunduğu yeri yetkili makamlara haber vererek ele geçirilmesini kolaylaştıran kişi hakkında bu maddede tanımlanan suç nedeniyle cezaya hükmolunmaz.
213 sayılı VUK’un 359. Maddesinde muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenler veya kullananlar için on sekiz aydan beş yıla kadar hapis cezası; sahte belge düzenleyen veya kullanan içinse üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmasına yönelik hüküm bulunmaktadır. Bu durumda, Türk Ceza Kanuna göre alt sınırı altı ay veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini, yurt dışına çıkaran veya bunların gayrimeşru kaynağını gizlemek veya meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmak maksadıyla, çeşitli işlemlere tâbi tutan kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılmaktadır.
Bu durumda, sahte belge veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge nedeniyle elde edilmiş ekonomik değerin yukarıda bahsedilen şekillerde aklanmaya çalışılması aklama suçuna girecektir.
Sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge, kayıt dışılığın sürdürülmesinde, terörün finansmanında, haksız vergi iadelerinin elde edilmesinde, kara para aklanmasında, teşvik ve desteklemelerden haksız yere yararlanılmasında ve daha birçok usulsüz işlemin perdelenmesinde en önemli araç olarak kullanılmaktadır.
Devletin vergi gelirlerini azaltan ve sebepsiz zenginleşmelere yol açan bu fiil, vatandaşlar arasında gelir dağılımının bozulmasına, piyasada rekabet ortamının zedelenmesine ve toplumda huzursuzluğun artmasına sebep olmaktadır Sahte belge düzenleme organizasyonlarına bakıldığında suç fiilinden yararlanan kişilerle suçlu-şüpheli ithamına muhatap olanların farklı kişiler olduğu görülmektedir. Nitekim, bu tür organizasyonların güçlü, nüfuzlu, suç örgütleri ile bağlantılı kişiler tarafından yönetildiği; mükellefiyetlerin ise, adına kayıtlı hiçbir malvarlığı bulunmayan ve çoğu zaman bu konuları da bilmeyen şahıslar üzerine tesis edildiği bilinen bir gerçektir. Sahte belge düzenleme organizatörleri bu yolla yüksek tutarlarda komisyon geliri elde etmekte; kara para aklamakta; suç örgütlerine finansman sağlamakta ve bunun karşılığında herhangi bir maddî veya cezaî müeyyideye muhatap olmamaktadır.[2]
Pratikte, kara para veya suç gelirinin aklanması ile sahte belge/yanıltıcı belge düzenlenmesi arasında her durumda doğrudan bir ilişki bulunmasa da, bazen aklama faaliyetinin teşekkülünde sahte veya yanıltıcı belge (MİYB) düzenlenmesi gerekli ve zorunlu olabilmektedir.
Sahte belge düzenleyenler malvarlığı olmayan kişiler adına şirket kurabilmektedirler. Bu durumda bilerek bu ortama olanak sağlayan veya çeşitli saiklerle banka hesaplarını kullandıranların aklama konusunda suç isnadı ile karşılaşabileceklerini iletmek isterim.
Ayrıca, sahte belge düzenleme veya kullanma eylemleri ile oluşan malvarlığı değerlerinin poliçe, bono, çek veya senet gibi kıymetlerle aklanmasına aracılık edenler de bu suçun failleri arasında yer alacaklardır.
Örneğin, sahte belge kullanma durumunda bu belgelerin resmi ödemeleri neticesinde alınan suç unsuru gelir için elinde bulunduran, gizleyen, meşru görünüm kazandıranlar açıkça aklama suçunun failleridir.
Öyle ki, sahte belge düzenleyenler çok sayıda paravan şirketler (shell companies) kurularak sahte belge örgütlenmesi çerçevesinde suçtan doğan malvarlığının bu fiktif şirketlerin karmaşık ve sayıca çok olan işlemleri üzerinden ülkemizde aklanmasına olanak tanınabilmektedir.
Bu şirketler sadece kağıt üstünde vardır, fiili varlıkları yoktur. Fonlar bunlar üzerinden el değiştirmektedir. Kendi aralarında çok fazla ticari işlem yaparak suça iştirak etmektedirler. Bu şirketlerde sadece sahte belge veya MİYB düzenlenmemekte, aynı zamanda aklama nedeniyle faklı bir suç daha işlenmektedir.
Bu nedenle, yapılacak bir takım muhasebe ve hesap hileleri neticesinde veya bir malvarlığının suç geliri olduğunu bilerek; gerçek niteliğinin, kaynağının, yerinin, kullanımının, hareketlerinin veya mülkiyetinin veya malvarlığına ilişkin hakların gizlenmesi veya olduğundan değişik gösterilmesi veyahut sahte belge kullanma neticesinde suç geliri olduğu bilinen malvarlığının yasadışı kaynağını gizlemek nedenleriyle ortaya çıkabilecek olan aklama suçu kapsamına giren fiiller nedeniyle bu suçu işleyenler hakkında ayrıca TCK hükümleri kapsamında işlem tesis edilecektir.
Bu aşamada amaç suçtan doğan parayı kaynağından mümkün mertebe uzaklaştırmaktır. Bunun için sıklık, karmaşıklık ve hacim açısından yasal görünümlü işlemler yapılır. Bu işlemler iki aşama ile birlikte yapılabilir; örneğin finansal kuruluş işbirliği yaparsa para yurtdışı işleme konu olabilir. Bu aşamada idare açısından paranın izini sürmek, zor, maliyetli, zaman alıcıdır. Artık ekonomide yasal olarak elde edildiği düşünülen meşru bir kaynak vardır. Bir başka ifadeyle kaynağından tamamen arınmış, meşru kaynaklardan hiçbir farkı olmayan mali sisteme girmiş para vardır. Bu aşamada ihracat, turizm, kredi vs şekillerde para mali sisteme yerleşir.
Keza, işlem gerçek olmakla beraber düzenlenen belgelerde mahiyet veya miktar olarak yapılan fahiş bedellerle alım satım işlemleri de aklama konusuna hizmet edebilmektedir. Burada, ticarete konu kıymet emsallerinin çok üstünde bedellerle mali sisteme sokulabilmektedir. Bu tür olaylarda özellikle emsal bedeli bulunmayan, bilinmeyen veya doğru olarak tespiti mümkün olmayan, özellikle değeri tespit edilemeyen tarihi eserler, lüks, otantik veya antika araçların vb gibi nadide eserlerin ticareti aklama konusunda faillere yardımcı olmaktadır.
Karapara aklamaya en çok olanak sağlayan ortam “varlık barışı düzenlemeleri olup, bu açıdan ülke olarak çok sayıda varlık barışı yasası ile karapara aklamaya uygun ortamlar yarattığımızı ifade edebiliriz. Her ne kadar bu açıdan soruşturma/kovuşturma yapılmayacağına dair hükümler bulunmasa da, ne yazık ki aklama için uygun bir yasal zemin yaratılmış oldu.
Döviz büroları da sahte belge düzenleyerek suça ortak olabilmektedirler. Döviz bürolarının temel özelliği büyük hacimli paraların küçük hacimlerdeki banknotlara dönmesine katkı sağlamasıdır. Böylece fiziki açıdan paranın hacmi azalarak, aklama faaliyetine yardımcı olabilmektedir.
Hayali ihracat yapan şirketler de sahte belge kanalıyla aklama fiilini gerçekleştirebilmekte ve ayrıca KDV iadesi kanalıyla Hazine zararına yol açabilmektedirler.
Ayrıca, özellikle turizm işletmeleri, ulaşım şirketleri vb işletmelerde sahte veya yanıltıcı belge düzenleyerek yapmadıkları hizmetleri yapmış gibi gösterip veya gerçek bedelin çok üstünde bedellerle hizmet ifasında bulunarak aklama fiilini gerçekleştirebilmektedirler. Bu durumda, örneğin otelde kalmamasına rağmen kalmış gibi kendini gösterterek düzenlenen sahte belgelerle suç gelirine resmi olarak yasal/meşru bir gelir hüviyeti verenler de suçun failleridir.
Bu nedenle, sahte belge ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlenmesi sadece vergi hukukuna etki edecek kavramlar olmayıp, kara paranın aklanmasında da önemli görev üstlenebilmektedirler. Dolayısıyla, ortaya birden fazla şekilde tezahür etmiş suç konusu ortaya çıkabilecektir.
Gelirlerin/servetlerin arkasındaki gerçek isimlerin bilinmesi vergi kaçakçılığı ile mücadele açısından büyük önem arz etmektedir. Ülkemizin de üyesi bulunduğu Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı Vergi Amaçlarına Yönelik Şeffaflık ve Bilgi Değişimi Küresel Forumu (Küresel Forum), vergi kaçakçılığıyla mücadele amacına yönelik olarak çalışmalar yürütmektedir.
Bu bağlamda, Küresel Forum, faaliyetleri gereği şeffaflık ve bilgi değişimi konusunda ülkelerin uyması gereken uluslararası asgari standartlar oluşturmuş olup, tüzel kişiliklerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin “gerçek faydalanıcısı”nın bilinmesi hususu standardın unsurlarından biridir. Bu konu, suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanının önlenmesi amacıyla Mali Eylem Görev Gücü tarafından belirlenen tavsiyelerde de karşılık bulmaktadır. 529 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde ise gerçek lehdar yerine “gerçek faydalanıcı” ifadesi kullanılmıştır. Tebliğe göre gerçek faydalanıcı, tüzel kişi veya tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri nihai olarak kontrolünde bulunduran ya da bunlar üzerinde nihai nüfuz sahibi olan gerçek kişi veya kişileri ifade etmektedir. Dolayısıyla, Tedbirler Yönetmeliğinde 11/10/2006 tarihli ve 5549 Sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunun uygulanmasında yükümlü sayılan kurum ve kuruluşların ile bunların şube, acente, temsilci ve ticari vekilleri ile benzeri bağlı birimleri Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından talep edildiğinde müşterileri tarafından gerçekleştirilen işlemlerin gerçek faydalanıcı bilgisini Başkanlığa bildirmek zorundadır[3].
Bu nedenle, örneğin sahte belge düzenleyen/kullanan yani suç geliri üreten bir şirkette aslında aklamanın kim adına/nam veya hesabına yapıldığını göstermesi açısından gerçek faydalanıcı bilgisi önemli olup, bu bilgiyi bilerek yanlış veya yanıltıcı şekilde gösterenler de suça iştirak ediyor olabilirler.
Sistemli ve uzun soluklu bir mücadele gerektiren karapara ve aklama suçlarının tespiti gerçekten çok zor olup, mahkumiyet sayısı ise oldukça azdır. Bu kapsamda sorumluluk yüklenmiş kurum ve kuruluşlara veya kişilere de önemli sorumluluklar düşmektedir. Özellikle finansal kurumların müşterilerinin veya kendileri nezdinde işlem yapanların kimliğini tam ve doğru tanımlaması, müşteriyle yürütülecek ilişki veya işlemin net tanımlaması önemlidir. Bu konularda risk arttıkça konuya olan hassasiyet te artmalıdır.
Bu kapsamda bazı sorulara cevap aranması gerekmektedir. Verilen ve alınan hizmet uyumu; iş yapılan ülke ile para hareketini mantıklı kılan neden var mı?, İşlem tam anlaşıldım mı?, fonun kaynağı tam belli mi?, kendi adına mi, 3. Kişi adına mı hareket var? 3. Kişinin kimliği nedir? Gibi soruların titizlikle değerlendirilmesi gerekmektedir. Aracılık edilen veya taraf olunan güncel asgari limitler dahilinde (muadili döviz) tutarda (alım, satım, havale, ödeme, saklama, takas, borç alma, kiralama, temlik, sermaye piyasası işlemi benzeri işlemler) kimlik tespiti gerektirmektedir.
[1] Ali ÇAKMAKCI, “Kara para (Suç Geliri) Nedir ve Kara para Aklama Yöntemleri Nelerdir?”, http://www.bdturkey.com/suc-geliri-karapara-nedir-ve-karapara-aklama-yontemleri-nelerdir-makale,315.html, “https://www.adenymm.com.tr/suc-geliri--karapara--nedir-ve--karapara-aklama-yontemleri-nelerdir-“
[2] Sahte Ve Muhteviyatı İtibariyle Yanıltıcı Belge İle Mücadele Çalışma Grubu Raporu; “https://ms.hmb.gov.tr/uploads/sites/8/2024/01/2Sahte-ve-Muhteviyati-Itibariyla-Yaniltici-Belgeyle-Mucadele-2022-1-2.pdf”
[3] Ali ÇAKMAKCI, “Gelirin Veya Servetin Gerçek Sahibi-Gerçek Faydalanıcı”; “https://www.adenymm.com.tr/gelirin-veya-servetin-gercek-sahibi-gercek-faydalanici”
[i] 1] Yasal Uyarı Ve Bilgilendirme Metni:
Mesleki çalışmalarımızda yer alan bilgiler belli bir konunun veya yasal düzenlemenin veyahut yargı kararlarının çok geniş ve kapsamlı bir şekilde ele alınmasından ziyade genel olarak mükelleflere ve uygulayıcılara bilgi vermek, gündemi talip etmeye yardımcı olmak ve yorum yapmalarına yardım amacını taşımaktadır.
Makaleleri yazıldığı dönem ve yasal düzenlemelerin dikkate alınarak değerlendirme yapılmasının önemli olduğunu hatırlatmak isteriz. Makalelerin telif ve diğer yasal hakları doğrudan şirkete ve yazarına ait olup, atıf yapmadan veya izinsiz kullananlar hakkında her türlü yasal işlemin yapılacağını ifade ederiz.
Çalışmalarımız profesyonel hizmetlerimizi temsil etmeyebileceği gibi, her durum ve koşulda profesyonel yaklaşımlarımızı da ifade ettiği iddia edilemez. Yaptığınız fiili/pratik çalışmalarda bu değerlendirmeler dikkate alınırken, olayların koşullarının da incelenmesi, irdelenmesi, sonuçlarının iyi analizi son derece önemlidir. Bu tür çalışmalarda mutlak suretle bir profesyonelden bilgi alınması veya danışmanlık alınmasında fayda bulunduğu düşünülmektedir. Şirketimiz tarafından iş ortalarımızın personellerimizin yetişmesi ve gelişmesinden duyduğumuz sorumluluğu yerine getirme gayreti içinde olacağımıza dair sözümüzü tutma gayreti içinde olduğumuzu iletmek isteriz.
“ADEN Yeminli Mali Müşavirlik Anonim Şirketi" ve Yazar “Ali ÇAKMAKCI”, söz konusu çalışmaların ve içeriğindeki bilgilerin özel durum veya koşullara bağlı olarak hata içermediğine dair herhangi bir güvence vermemektedir. Mesleki çalışmaları ve içeriğindeki bilgileri kullanımınız sonucunda ortaya çıkabilecek her türlü risk tarafınıza aittir ve bu kullanımdan kaynaklanan her türlü zarara dair risk ve sorumluluk tamamen tarafınızca üstlenildiğinin bilinmesi gerekmektedir.
Makalenin Tüm Hakları Şirketimize ve Yazarına Aittir. İzinsiz çoğaltılamaz, dağıtılamaz, kopyalanamaz, amacı dışında ve atıf yapmadan kullanılamaz. Aksi takdirde derhal yasal işlem yapılacaktır. Soru, görüş, öneri ve değerlendirmelerinizi aşağıdaki iletişim adreslerine iletmenizi rica ederiz:
Adres: İstanbul Merkez Ofis 1 (YMM Hizmetleri): Şenlikköy Mahallesi Yaşar Kemal Sokak No:3 Daire: 5 Florya Bakırköy-İstanbul
Tel :(0212)592 00 92
Faks :(0212) 592 00 92
Mail :info@adenymm.com.tr
:cakmakciali@adenymm.com.tr,