SİRKÜLER (2021)

Sayı/Konu: 2021/60: 7338 sayılı Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun İle Vergi Mevzuatında Önemli Değişiklikler Yapılmıştır.             

Mevzuat: VUK Ve Diğer Çeşitli Vergi Kanunları 

Web: www.adenymm.com.tr

Email[1]: info@adenymm.com.tr, cakmakciali@adenymm.com.tr

Özet:

26/10/2021 tarihli ve 31640 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7338 sayılı Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (bundan sonra kısaca Kanun)

  • 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu,
  • 213 sayılı Vergi Usul Kanunu,
  • 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu,
  • 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu,
  • 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu,
  •  5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile
  • 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununda,

 değişiklikler yapılmış ve Konaklama Vergisinin yürürlük tarihi 1/1/2023 olarak belirlenmiştir.

Söz konusu Kanun ile;

  • Basit usulde vergilendirilen mükelleflerin ticari kazançlarının gelir vergisinden istisna edilmesi ve bu mükelleflerin yıllık gelir vergisi beyanname verme yükümlülüklerinin kaldırılması,
  • Sosyal medya üzerinden elde edilen gelirlerin tevkifat suretiyle basit ve etkin bir şekilde vergilendirilmesi ve bu kazançlara konu teslim ve hizmetlerin katma değer vergisinden istisna edilmesi,
  • Kamu kurum ve kuruluşları tarafından çiftçilere yapılan tarımsal destekleme ödemelerinin gelir vergisinden istisna edilmesi ve geçmişte yapılan kesintilerin iade edilebilmesi,
  • 4. dönem geçici vergi beyannamesinin kaldırılması,
  • Konaklama vergisinin yürürlük tarihinin 1 yıl uzatılması,
  • Vergiye uyumlu mükelleflerde %5 oranındaki vergi indiriminden yararlanma koşulu olan indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile önceki iki yılda tarhiyat yapılmamış olması koşulunun, yapılan tarhiyatların kesinleşmesi olarak değiştirilmesi,
  • Nakdi sermaye artışına ilişkin faiz indirimi uygulamasında, sermaye artışının yurtdışından getirilen nakitle karşılanan kısmı için indirim oranının %75 olarak uygulanması,
  • İndirimli kurumlar vergisi uygulamasında yatırıma katkı tutarının %10’luk kısmının talep edilmesi halinde diğer vergi borçları için kullanılabilmesi,
  • Yeniden değerleme uygulamasının kalıcı hale getirilmesi,
  • Usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının uzlaşma kapsamına alınması,
  • Mükelleflere günlük olarak ve Hazine ve Maliye Bakanlığının belirlediği faydalı ömür süresinden daha uzun sürelerde amortisman ayırabilmesi imkanı getirilmesi,
  • Pişmanlık uygulamasının vergiye uyumu artıracak şekilde etkinleştirilmesi,
  • Vergi cezalarındaki tekerrür uygulamasının vergi uyumunu artıracak şekilde revize edilmesi,
  • Karşılıklı anlaşma usulüne ilişkin hükümlerin iç mevzuatımıza eklenmesi,
  • 2023 yılı sonuna kadar alınacak yeni makine ve teçhizatın amortisman oran ve sürelerinin, Bakanlığımızca tespit ve ilan edilen faydalı ömür sürelerinin yarısı dikkate alınmak suretiyle hesaplanabilmesi,
  • Vergi incelemesine ilişkin süreçlerin hızlandırılması ile elektronik ortamda vergi incelemesi yapılabilmesi,
  • Elektronik ortamda vergi dairesi kurulabilmesinin yanı sıra vergi dairelerindeki bürokratik süreçlerin etkinleştirilmesi,
  • Vergi Usul Kanununun değerleme hükümlerindeki belirsizliklerin giderilmesi ve uygulama birliğinin sağlanması,
  • Yenileme fonu uygulamasının uygulamada tecrübe edilen hususlar dikkate alınarak revize edilmesi,
  • İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükelleflerin şüpheli alacak karşılığı ayırabilmesinin sağlanması
  • Elektronik defter ve belge uygulamalarına ilişkin olarak uygulamada tereddüt yaşanan konulara açıklık getirilmesi,
  • Tebligat süreçlerinin etkinleştirilmesi,
  • Hayırseverlerin yapacakları bağışlara konu sözleşmelere damga vergisi istisnası getirilmesi,
  • ATV (her türlü arazide kullanılan araç)  ile UTV (çok amaçlı hizmet aracı) tipi taşıtların ÖTV karşısındaki durumunun netleştirilmesi ve bu araçların vergilendirilmesine esas tek bir oran (%25) belirlenmesi,
  • Motorlu karavanların özel tüketim vergisi oranının (%45) olarak belirlenmesi,

gibi mükelleflerin vergiye uyumlarını gözeten, vergi güvenliğini artıran, sosyal adaleti ve rekabet ortamını güçlendiren, yatırımları teşvik edip ihtilafları sonlandıran ve vergi uygulamalarında öngörülebilirliği sağlayan çok önemli değişiklikler yapılmıştır.

  • Kanun Teklifinde, gelir ve kurumlar vergisi beyannamesinin ve ayrıca birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işlerine ilişkin yıllık gelir vergisi beyannamesinin verilme sürelerinin 1 ay öne çekilmesi öngörülmesine karşın, Meclis Genel Kurulu sırasında yapılan görüşmeler esnasında Kanun Teklfinin 4, 7, 9, 60 ve 61. maddelerine ilişkin verilen önergelerle bu düzenlemelerden vazgeçilmiştir.

  • Kanun Teklifinin ilk halinde, 3.600,00-Türk lirasından fazla vergi veya vergi cezasının Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı ilgili idarenin ya da Gelir İdaresi Başkanlığının resmi internet sitesinde de duyurulacağı düzenlenmiştir. Yine, Meclis Genel Kurulunda verilen önergeyle, Hazine ve Maliye Bakanlığının söz konusu tutarı on katına kadar artırmaya, sıfıra kadar indirmeye, duyurunun kapsamı, şekli, zamanı ve süresiyle maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkili olması sağlanmıştır.

  • Meclis görüşmeleri esnasında verilen önergeyle Kanun metnine, 1.1.2022 tarihinde yürürlüğe girmesi öngörülen konaklama vergisinin yürürlük tarihini 1.1.2023 tarihine erteleyen yeni bir madde eklenmiştir.

İçerik:                              

  1. Basit Usulde Vergilendirilen Mükellefler İstisna Kapsamına Alınmıştır:

Kanun ile 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununa mükerrer 20 nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.

Basit usulde tespit olunan kazançlarda gelir vergisi istisnası: MÜKERRER MADDE 20/A

“Bu Kanuna göre kazançları basit usulde tespit olunan mükelleflerin 46 ncı maddeye göre tespit edilen kazançları gelir vergisinden müstesnadır.”

Basit usulde vergilendirme vergi kanunlarına göre özel ve genel esaslara bağlı bir tür vergilendirme modelidir. 193 sayılı GVK’nin 47. maddesinde basit usule tabi olmanın genel şartları ve 48. maddesinde basit usule tabi olmanın özel şartlarına yer verilmektedir.

GVK’nin 46. maddesinde ise basit usulde ticari kazanın, bir hesap dönemi içinde elde edilen hasılat ile giderler ve satılan malların alış bedelleri (Hasılat-Giderler-Satılan Malların Alış Bedelleri) arasındaki müspet fark olduğu; bu fark yapılan faaliyetle ilgili olarak VUK hükümlerine göre alınması ve verilmesi mecburi olan alış ve giderler ile hasılatlara ilişkin belgelerde yazılı tutarlara göre hasaplanacağı ve bu suretle tespit ve beyan olunan kazancın vergi tarhına esas alınacağına hükmedilmiştir.

Bu yeni hükümle, basit usulde vergilendirilen mükelleflerin kazançları gelir vergisinden istisna edilmiş olduğundan, GVK’nın 86. Maddesine göre artık yıllık beyanname vermelerine, diğer gelirler nedeniyle beyanname verilmesi halinde ise beyannameye dahil edilmelerine gerek kalmamıştır.

Kanunun 1, 4, 5 ve 8 inci maddeleri 1/1/2021 tarihinden itibaren elde edilen kazançlara uygulanmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girdiği için artık bu mükelleflerin 2021 yılı dahil beyanname vermelerine gerek kalmamıştır.

  1. Sosyal Medya Gelirlerinin Vergilendirilmesi:

193 sayılı Kanuna mükerrer 20 nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.

Sosyal içerik üreticiliği ile mobil cihazlar için uygulama geliştiriciliğinde kazanç istisnası: MÜKERRER MADDE 20/B

“İnternet ortamındaki sosyal ağ sağlayıcıları üzerinden metin, görüntü, ses, video gibi içerikler paylaşan sosyal içerik üreticilerinin bu faaliyetlerinden elde ettikleri kazançlar ile akıllı telefon veya tablet gibi mobil cihazlar için uygulama geliştirenlerin elektronik uygulama paylaşım ve satış platformları üzerinden elde ettikleri kazançlar gelir vergisinden müstesnadır. Bu istisnadan faydalanılabilmesi için Türkiye’de kurulu bankalarda bir hesap açılması ve bu faaliyetlere ilişkin tüm hasılatın münhasıran bu hesap aracılığıyla tahsil edilmesi şarttır. Bankalar, bu kapsamda açılan hesaplara aktarılan hasılat tutarı üzerinden, aktarım tarihi itibarıyla %15 oranında gelir vergisi tevkifatı yapmak ve Kanunun 98 ve 119 uncu maddelerindeki esaslar çerçevesinde beyan edip ödemekle yükümlüdür. Bu tutar üzerinden 94 üncü madde kapsamında ayrıca tevkifat yapılmaz. Mükelleflerin birinci fıkra kapsamı dışında başka faaliyetlerinden kaynaklanan kazanç ya da iratlarının bulunması istisnadan faydalanmalarına engel değildir. Birinci fıkra kapsamındaki kazançları toplamı 103 üncü maddede yazılı tarifenin dördüncü gelir diliminde yer alan tutarı aşanlar ile faaliyete ilişkin tüm gelirlerini ikinci fıkrada belirtilen şartlara göre tahsil etmeyenler bu istisnadan faydalanamazlar. Bu durumda olanların, 94 üncü maddenin birinci fıkrası kapsamında tevkifat yapma yükümlülüğü yoktur. İstisnaya ilişkin şartların taşınmadığının tespit edilmesi halinde eksik tahakkuk etmiş olan vergi, vergi ziyaı cezası kesilmek suretiyle gecikme faiziyle birlikte tahsil olunur. Cumhurbaşkanı, bu maddede yer alan tevkifat oranını her bir faaliyet türü için ayrı ayrı sıfıra kadar indirmeye, bir katına kadar artırmak suretiyle yeniden tespit etmeye; Hazine ve Maliye Bakanlığı, maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.”

Yapılan düzenleme ile faalyete ilişkin tüm hasılatın ülkemizdeki bir banka hesabında toplanması ve kazançların toplamı 103. maddede yazılı tarifenin dördüncü gelir diliminde yer alan tutarı aşmaması koşuluyla internet ortamındaki sosyal ağ sağlayıcıları üzerinden metin, görüntü, ses, video gibi içerikler paylaşan sosyal içerik üreticilerinin bu faaliyetlerinden elde ettikleri kazançlar ile akıllı telefon veya tablet gibi mobil cihazlar için uygulama geliştirenlerin tevkifat yoluyla vergilendirilmesi sağlanmış oldu. Mevcut durumda, bahsi geçen şekilde sosyal medyada sosyal içerik üreticilerinin elde ettikleri kazançların tamamı Gelir Vergisi Kanununun ticari kazançlara ilişkin hükümleri çerçevesinde vergiye tabi tutulmaktadır. Bize göre, şahsi mesai veya ilmi, mesleki bilgiden ziyade bir pazarlama hizmeti niteliğinde bulunan bu hizmetlerin ticari kazanç olarak vergilendirilmesi doğrudur. Bu mükellefler, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94. maddesinin birinci fıkrasında tevkifat yapmak zorunda olanlar arasında sayıldıklarından, aynı maddede sayılan ödemeleri nakden veya hesaben yapmaları durumunda muhtasar beyanname vermeleri gerekmektedir.

Yapılan düzenleme ile, önemli düzeyde kayıtdışı gelir elde eden bir grubun vergilendirilmesi sağlanmış oldu. Bahsi geçen gelir sahiplerinin elde ettikleri gelirler kanunda aranann şartlar sağlandığı ölçüde gelir vergisinden istisna olduğundan GVK’nın 86. Maddesine göre artık yıllık beyanname vermelerine, diğer gelirler nedeniyle beyanname verilmesi halinde ise beyannameye dahil edilmelerine gerek kalmamıştır. Düzenleme, 1/1/2022 tarihinden itibaren elde edilen kazançlara uygulanmak üzere yayımı tarihinde 26.10.2021 yürürlüğe girmiştir.

Mükelleflerin başka faaliyetlerinden kaynaklanan kazanç ya da iratlarının bulunması istisnadan faydalanmalarına engel değildir. Türkiye’deki bankalarda birden fazla hesap açılıp açılmayacağı hususu idare tarafından belirlenecektir.

  1. Tarımsal Destek Ödemeleri Kazanç İstisnasına Alınmıştır:

193 sayılı Kanuna mükerrer 20. maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.

Tarımsal destekleme ödemelerinde kazanç istisnası: MÜKERRER MADDE 20/C

 – Kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılan tarımsal destekleme ödemeleri gelir vergisinden müstesnadır.”

Bilindiği üzere, gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçileri tarafından elde edilen zirai kazançlarında vergilendirme usulü tevkifat yoluyla vergilendirme olduğu için, bu ödemeler de ödemenin niteliğine göre farklı oranlarda tevkifat yoluyla vergilendirilmektedir.

Tarımsal destekleme ödemeleri üzerinden GVK 94. Maddesine göre yapılan tevkifatlar mükellefler ile idareyi ihtilaflı hale getirmekte ve mükellefler tarafından açılan davalar mükellef lehine sonuçlanmaktaydı.

GVK’ye eklenen mükerrer 20/C maddesi ile 26.10.2021 tarihinden itibaren kamu kurum ve kuruluşları tarafından çiftçilere yapılan “tarımsal destek ödemeleri” gelir vergisinden istisna edilmekte ve bu ödemelerden herhangi bir vergi kesintisi yapılmaması sağlanmaktadır. İstisna, kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılan ödemeler için geçerlidir.

GVK’nın 94/11. Bendinin d alt bendindeki “Çiftçilere yapılan doğrudan gelir desteği ve alternatif ürün ödemeleri için” hükmü yürürlükten kaldırılmıştır.

Ayrıca, 193 sayılı Kanuna geçici 91 inci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki geçici 92. madde eklenmiş olup, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılan tarımsal destek ödemeleri üzerinden tevkif edilerek tahsil edilen gelir vergisi, çiftçilerin düzeltme zamanaşımı süresi içerisinde tarha yetkili vergi dairelerine başvurmaları ve dava açmamaları, açılmış davalardan vazgeçmeleri şartıyla, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun düzeltmeye ilişkin hükümleri uyarınca, tahsil tarihinden itibaren aynı Kanunun 112 nci maddesinin (4) numaralı fıkrası hükmüne göre hesaplanacak faizi ile birlikte red ve iade edilecektir.

Bu madde hükümlerinden yararlanmak üzere vazgeçilen davalarla ilgili olarak daha önce verilmiş ve kanun yolu tüketilmemiş kararlar uyarınca, taraflara tebliğ edilip edilmediğine bakılmaksızın işlem yapılmaz, idarece de açılmış davalar sürdürülmez, faiz, yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmez, hükmedilmişse ödenmez. Hakkında kesinleşmiş yargı kararı bulunanların iade talepleriyle ilgili olarak bu madde hükmü uygulanmaz.

  1. Geçici Vergide 4. Dönem Beyannamesi Kaldırılmıştır:

193 sayılı Kanunun mükerrer 120 nci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmış, üçüncü fıkrasında yer alan “altı” ibaresi “üç” ve beşinci fıkrasında yer alan “altışar” ibaresi “üçer” şeklinde değiştirilmiştir.

“Ticari kazanç sahipleri ile serbest meslek erbabı cari vergilendirme döneminin gelir vergisine mahsup edilmek üzere, bu Kanunun ticari veya mesleki kazancın tespitine ilişkin hükümleri uyarınca ilgili hesap döneminin “ilk dokuz ayı için” belirlenen üçer aylık dönem kazançları üzerinden 103 üncü maddede yer alan tarifenin ilk gelir dilimine uygulanan oranda geçici vergi öderler. Şu kadar ki; 42 nci madde kapsamına giren kazançlar ile noterlik görevini ifa ile mükellef olanların bu işlerden sağladıkları kazançlar geçici vergi matrahına dâhil edilmez. Geçici vergi matrahının hesaplanmasında Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunda düzenlenen indirim ve istisnalar dikkate alınır. Dönem sonundaki mal mevcutları, istenirse sadece kayıtlar üzerinden de tespit edilerek, geçici vergi matrahının hesabında dikkate alınabilir.”

Buna göre, takvim yılı veya hesap döneminin son üç aylık dönemi geçici vergi dönemi kapsamında sayılmayacaktır. Zira, kanun hükmüne göre geçici vergiye hesap döneminin ilk 9 ayı dahil olup, bu dönem geçici vergi açısından üçer aylık dönemler olarak hesaplanacaktır. Buna göre, madde kapsamındaki mükellefler tarafından son dönem için artık geçici vergi beyannamesi hiçbir şekil ve suretle verilmeyecektir.

Özetle, geçici vergi dönemleri 1.1.2022 tarihinden itibaren aşağıdaki gibi olacaktır:

Birinci dönem: Ocak - Şubat - Mart

İkinci dönem: Nisan - Mayıs - Haziran

Üçüncü dönem: Temmuz - Ağustos – Eylül

  1. Vergiye Uyumlu Mükellefler İçin Aranan Tarhiyat Yapılmamış Olması Koşulu Yumuşatılmıştır:

Yapılan düzenleme ile 193 sayılı Kanunun mükerrer 121. maddesinin ikinci fıkrasının (2) numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve dördüncü fıkrasının ikinci cümlesi yürürlükten kaldırılmıştır.

“2. (1) numaralı bentte belirtilen süre içerisinde kesinleşmiş olması koşuluyla vergi beyannamelerindeki vergi türleri itibarıyla ikmalen, re’sen veya idarece yapılmış bir tarhiyat bulunmaması (Kesinleşen tarhiyatların, indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl için geçerli olan, birinci fıkradaki indirim tutar sınırının %1’ini aşmaması durumunda bu şart ihlal edilmiş sayılmaz.).

Mevcut kanun hükmüne göre beyannamenin verildiği yıl ile bu yıldan önceki son iki yıla ilişkin olarak beyana tabi vergi türleri itibariyle mükelleflerin haklarında 1-TL tarhiyat dahi gelmiş olsa, kesinleşme olmasa bile, mükelleflerin 3 yıla ilişkin vergi indirim hakları ortadan kaybolmakta ve hüküm neredeyse uygulanamaz hale gelmişti.

Kanun ile indirimden yararlanma koşulu olan indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile önceki iki yılda haklarında tarhiyat yapılmamış olması koşulu, yapılan tarhiyatların kesinleşmesine bağlanmaktadır. Buna göre, beyannamenin verildiği yıl ile bu yıldan önceki son iki yıla ilişkin olarak beyana tabi vergi türleri itibariyle haklarında tarhiyat yapılmış olmakla birlikte tarhiyatın kesinleşmemiş olması halinde de mükellefler anılan indirimden yararlanabileceklerdir.

Ayrıca, söz konusu süre içerisinde kesinleşen tarhiyatın yukarıda belirtilen ve her sene yeniden belirlenen indirim tutarı üst sınırının %1 inden az olması durumunda da indirimden yararlanma şartları ihlal edilmiş sayılmayacaktır.

Ayrıca, indirimden yararlanmak için ilk aşamada ilgili yıllar itibarıyla kesinleşmiş bir vergi tarhiyatı olmaması kuralı getirildiği için, yapılan tarhiyatın indirimden yararlanıldıktan sonra kesinleşmesi durumunda yararlanılan indirimin mükelleften geri alınmasına ilişkin hüküm madde metninden çıkarılmıştır.

Bu düzenleme ile “indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yılda herhangi bir vergiye ilişkin beyanların gerçek durumu yansıtmadığının indirimden yararlanıldıktan sonra tespiti üzerine yapılan tarhiyatların kesinleşmesi hâlinde de uygulanır ve bu takdirde indirim uygulaması dolayısıyla ödenmeyen vergiler açısından zamanaşımı, yapılan tarhiyatın kesinleştiği tarihi takip eden takvim yılının başından itibaren başlar” hükmü de 2022 yılından itibaren yürürlükte olmayacaktır.

Bu nedenle, bu madde kapsamında vergi indiriminden yararlanan mükelleflerin, öngörülen şartları taşımadığının sonradan tespiti hâlinde ilgili vergilendirme döneminde indirim uygulaması dolayısıyla ödenmeyen vergiler, vergi ziyaı cezası uygulanmaksızın tarh edilmeye devam edecektir. Yalnız, bu şartlar arasında artık henüz kesinleşme safhasında bulunmayan tarhiyatlar nedeniyle ihlal durumu ortadan kalktığından hak ihlali olmayacaktır. Kesinleşme hukuki anlamda, alacağın varlığının hukuk düzeninde çekişmeli olmaması veya çekişmeli hale gelme ihtimalinin bulunmaması gerekir. Yani olağan kanun yollarının tamamının kullanılmış olmasını ifade eder.

Yeni düzenleme, 1/1/2022 tarihinden itibaren verilmesi gereken yıllık gelir ve kurumlar vergisi beyannamelerinde uygulanmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.

  1. Elektronik Vergi Daireleri Kurulmasına İlişkin Hüküm Getirilmiştir:

Kanun ile, 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Hazine ve Maliye Bakanlığı, gerekli gördüğü hallerde; mükelleflerin iş yeri ve adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresleri ile il ve ilçelerin idari sınırlarına bağlı kalmaksızın elektronik ortamda kurulanlar dahil olmak üzere vergi daireleri ve bölge bilgi işlem merkezleri kurmaya, vergi dairelerine bağlı şubeler açmaya, vergi dairelerini diğer vergi dairelerinin şubesi olarak belirlemeye, şubelerin yetki, görev ve sorumluluklarını tespit etmeye, vergi dairelerinin yetki alanı ile vergi türleri, meslek ve iş grupları itibarıyla mükelleflerin bağlı olacakları vergi dairesini belirlemeye, bağlı olunan vergi dairesi tarafından yapılan işlemlerin diğer vergi daireleri tarafından yapılabilmesine ve vergi dairesince yapılan işlemlerin elektronik ortamda yapılmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.”

  1. Vergi Mahremiyetine İlişkin Hüküm Genişletilmiştir:

213 sayılı Kanunun 5 inci maddesine beşinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“Gelir İdaresi Başkanlığının görev alanına ilişkin işlerde hizmet alımı yoluyla çalıştırılanlar ile hizmet alımı yapılanların ortak ve yöneticileri öğrendikleri sırlar ve gizli kalması gereken diğer hususlar açısından bu maddede yazılı yasaklara, bu görevlerinden ayrılsalar dahi, uymak zorundadır.”

  1. Mükelleflere Yurtdışında Yapılan Tebligatlara İlişkin İlave Hükümler Getirilmiştir:

213 sayılı Kanunun 97 nci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarına sırasıyla aşağıdaki cümleler eklenmiştir.

“Bu hâlde bildirimi Türkiye elçiliği veya konsolosluğu veya bunların görevlendireceği bir memur yapar. Tebliğin konusu ile hangi merci tarafından çıkarıldığı bilgilerinin yer aldığı ve otuz gün içinde başvurulmadığı takdirde tebliğin yapılmış sayılacağı ihtarını içeren bildirim, muhataba o ülkenin mevzuatının izin verdiği yöntemle gönderilir. Bildirimin o ülkenin mevzuatına göre muhataba tebliğ edildiği belgelendirildiğinde, tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde Türkiye elçiliği veya konsolosluğuna başvurulmadığı takdirde tebligat otuzuncu günün bitiminde yapılmış sayılır. Muhatap, Türkiye elçiliği veya konsolosluğuna başvurduğu takdirde tebliğ evrakını almaktan kaçınırsa bu hususta düzenlenecek tutanak tarihinde tebliğ yapılmış sayılır. Evrak bekletilmeksizin merciine iade edilir.”

“Şu kadar ki, vergi dairelerinin yabancı memleketlerde bulunan kimselere tebliğ olunacak evrakları, vergi dairesi başkanlıkları; vergi dairesi başkanlığı bulunmayan yerlerde ise defterdarlıklar tarafından doğrudan Türkiye elçilik veya konsolosluğuna gönderilir.”

  1. İlanen Tebliğ Edilen Ve Değeri Belli Tutarı Aşan Vergi Veya Cezaların İnternet Sitesinde De Duyrulmasına İmkan Tanınmıştır:

213 sayılı Kanunun 104 üncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“4. İlan yolu ile yapılan tebliğin konusu her biri için ayrı ayrı olmak üzere 3.600 Türk lirasından fazla vergi veya vergi cezasına taalluk ettiği takdirde ilan ayrıca Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı vergi daireleri açısından Gelir İdaresi Başkanlığının, diğerleri için ilgili idarenin resmi internet sitesinde de duyurulabilir.”

“Hazine ve Maliye Bakanlığı, birinci fıkranın (4) numaralı bendinde yer alan tutarı on katına kadar artırmaya, sıfıra kadar indirmeye, duyurunun kapsamı, şekli, zamanı ve süresi ile maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.”

  1. Vergi Hatalarının Düzeltilmesine İlişkin Yetki Devri:

213 sayılı Kanunun 120 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“Gelir İdaresi Başkanlığı, vergi ve mükellefiyet türü ile düzeltmeye konu tutarı ayrı ayrı veya birlikte dikkate alarak düzeltme yetkisinin devredilmesi ile düzeltmenin bağlı olunan vergi dairesi dışındaki vergi daireleri tarafından yapılmasına izin vermeye ve uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.”

  1. Vergi İncelemelerine Yönelik Düzenlemeler:

213 sayılı Kanunun 139 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “incelemeye tabi olanın iş yerinde” ibaresi “dairede” şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

“İncelemenin dairede yapılması, incelemeye tabi olanın iş yerinde tespit yapılmasına ve çalışmalarda bulunulmasına mani değildir. Mükellef ve vergi sorumlusunun talep etmesi ve iş yerinin müsait olması halinde inceleme iş yerinde de yapılabilir. Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esaslar Hazine ve Maliye Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle belirlenir.”

Böylece, incelemenin temel kural olarak incelemeye tabi olanın işyerinde yapılacağı kuralı kaldırılmış ve incelemelerin aslen dairede yapılması yönünde hüküm ihdas edilmiştir. Bu düzenleme 1/7/2022 tarihinden itibaren yürürlüğe girecektir.

Bilindiği üzere, vergi incelemelerine, mükellef ile birlikte imzalanan incelemeye başlama tutanağı düzenlenerek başlanılmaktadır. Kanunun 18. maddesi ile VUK’un 140. maddesinde yapılan değişiklikle, incelemeye tutanak düzenlenerek başlanılmayacak, bunun yerine mükellefe yapılacak “yazılı bildirim” ile incelemeye başlanacaktır.

Bu düzenleme de 1/7/2022 tarihinden itibaren yürürlüğe girecektir.

  1. Bakanlığa Yapılan Kamu Kurumları Bildirimleri:

213 sayılı Kanuna 170 inci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.

Kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılan bildirim: MADDE 170/A

– Hazine ve Maliye Bakanlığı, bu Kanuna göre mükelleflerin bildirmeye mecbur olduğu bilgilerin, kamu kurum ve kuruluşları tarafından Bakanlığa yazılı veya elektronik olarak bildirilmesi durumunda, bu bildirimi mükellefler tarafından yapılmış bildirim olarak kabul etmeye, bu şekilde kabul edilecek bildirimleri faaliyet konusu, gelir unsuru ile mükellefiyet, vergi, iş yeri ve şirket türlerini ayrı ayrı veya birlikte dikkate alarak tespit etmeye ve uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.”

  1. Elektronik Defterlerin Tasdikine İlişkin Düzenlemeler:

VUK kapsamında elektronik defterlerin tasdikine ilişkin olarak kanun düzeyinde bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle, 26.10.2021 den itibaren yürürlüğe giren düzenlemeye göre 213 sayılı Kanuna 226 ncı maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiş olup, (Elektronik olarak tutulan defterlerde tasdik: MADDE 226/A) Türk Ticaret Kanununun 64 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan yetki kapsamında Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Ticaret Bakanlığınca müştereken belirlenen usul, esas ve süreler dahilinde elektronik ortamda tutulan defterler için berat alınması, elektronik ortamda tutulan diğer defterlerin ise Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından belirlenen usul, esas ve süreler dahilinde onaylanması bu Kanun uygulamasında tasdik hükmündedir.

Kanuna göre, berat ve onayın belirlenen usul, esas ve süreler dahilinde alınmaması veya yapılmaması durumunda defterler tasdik ettirilmemiş sayılmaktadır.

  1. YMM Tasdik Raporunun İbrazına İlişkin Olarak Mükelleflere Tebliğ Edilmek Şartıyla Tebliğden İtibaren 60 Günlük Süre Tanınmıştır:

VUK’un mükerrer 227. maddesinde yapılan değişiklikle, yararlanılması yeminli mali müşavirlerce düzenlenmiş tasdik raporu ibrazı şartına bağlanan muafiyet, istisna, zarar mahsubu ve benzeri konularda, tasdik raporunun süresi içerisinde ibraz edilmemesi durumunda, mükellefe tebliğ edilmek şartı ile 60 günlük bir mühlet verilmesi ve bu süre içinde verilmesi halinde tasdik raporunun zamanında verilmiş sayılması; tasdik raporunun bu süre içinde ibraz edilmemesi halinde ise tasdike konu haktan yararlanamaması düzenlenmektedir.

Kanun ile 213 sayılı Kanunun mükerrer 227 nci maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “tasdik raporunu zamanında ibraz etmeyen mükellefler tasdike konu hakdan yararlanamazlar.” ibaresi “tasdik raporunun zamanında ibrazı şarttır.” şeklinde değiştirilmiş ve fıkraya birinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümleler eklenmiştir.

Şu kadar ki, tasdik raporunun zamanında ibraz edilmemesi halinde, mükellefe tebliğ edilmek şartı ile 60 günlük bir mühlet verilir. Tasdik raporunun bu süre içinde de ibraz edilmemesi halinde mükellefler tasdike konu haktan yararlanamazlar.

Böylece, yargı safhasında mükellefler lehinde verilen kararlara uygun şekilde yapılan düzenleme ile idarenin mükelleflere tebliği üzerine 60 gün içinde ibraz edilmeyen YMM Tasdik Raporları nedeniyle tasdike konu haktan yararlanılamayacağı hususu açık hüküm haline getirilmiştir.

Bu düzenleme kanunun yayımı tarihinden 26.10.2021 itibaren yürürlüğe girmiştir.

Ayrıca, Kanunun 40. Maddesi ile 213 sayılı Kanunun 353 üncü maddesinin birinci fıkrasına eklenen bent hükmüne göre, Bu Kanunun mükerrer 227 nci maddesi uyarınca tasdik kapsamına alınan konularda yeminli mali müşavir tasdik raporunun aynı maddenin üçüncü fıkrasının birinci cümlesinde belirtilen sürede ibraz edilmemesi durumunda, tasdik raporu ibraz şartı getirilen mükellef adına 50.000 Türk lirasından az ve 500.000 Türk lirasından fazla olmamak üzere, yararlanılması tasdik raporunun ibrazı şartına bağlanan tutarın %5’i nispetinde özel usulsüzlük cezası kesilecektir.

  1. Gider Pusulasının Düzenleme Zorunluluğu Kanuna Açıkça Tanımlanmakta Ve Gider Pusulasının Yerine Geçen Belgeler Tespit Edilmektedir:

Vergi mükelleflerinin GVK 9. Madde kapsamında “vergiden muaf esnaf” statüsünde olmayanlardan aldıkları mallar ve yaptırdıkları işler için Gider Pusulası düzenlememeleri nedeniyle pek çok ihtilaflar yaşanmakta iken, bu düzenleme ile gider pusulasının kimlere düzenleneceği ve hangi belgelerin bu mahiyette sayılacağı açıkça kanun hükmünde düzenlenmiştir. Bu düzenleme yayımı tarihini takip eden ayın başında 1.11.2021 yürürlüğe girecektir.

213 sayılı Kanunun 234. maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

 “Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan serbest meslek erbabı ve çiftçiler, bu Kanun kapsamındaki belgeleri düzenleme zorunluluğu bulunmayanlara yaptırdıkları işler veya onlardan satın aldıkları mallar (gerçek usulde vergilendirilmeyen çiftçilerden satın aldıkları mallar hariç) için işi yapana veya malı satana imza ettirecekleri gider pusulası düzenlerler.

Vergiden muaf esnaf için düzenlenen gider pusulası, bu kişiler tarafından verilmiş fatura hükmündedir.”

“Gider pusulası, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen gider pusulası hiç düzenlenmemiş sayılır.

İkinci fıkrada belirtilen bilgileri ihtiva etmeleri kaydıyla;

a) Malın veya hizmetin bedelinin, dördüncü fıkrada belirtilen süre dâhilinde satıcıya; 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununda tanımlanan banka, 20/6/2013 tarihli ve 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun kapsamında yetkilendirilmiş ödeme kuruluşları veya 9/5/2013 tarihli ve 6475 sayılı Posta Hizmetleri Kanununa göre kurulan Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketi aracılığıyla ödenmesi halinde, bu kurumlarca düzenlenen belgeler,

b) 7/11/2013 tarihli ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında satın alınan malların gider pusulası düzenlemek zorunda olanlara iade edilmesinde, 6502 sayılı Kanun uyarınca iade edilecek tutarların, (a) bendinde yer alan kurumlar aracılığıyla iadesinde bu kurumlarca düzenlenen belgeler,

c) Bu Kanuna göre belge düzenleme zorunluluğu bulunmayan kamu kurum ve kuruluşlarının, tabi oldukları ilgili mevzuat dâhilinde, yaptıkları işler veya sattıkları mallar için düzenledikleri belgeler,

gider pusulası yerine geçer.

Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilidir.”

  1. VUK Ta Atif Yapılan Alış Bedeline İlişkin Tanım Eksikliği Giderilmiştir:

213 sayılı Kanunun 261 inci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir:

“9. Alış bedeli.”

Ayrıca, Kanunun 28. maddesi ile VUK’a eklenen 268/A maddesiyle alış bedelinin tanımı aşağıdaki şekilde yapılmıştır.

Alış bedeli, bir iktisadi kıymetin satın alma bedelidir. İktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi ile ilgili diğer giderler alış bedeline dâhil değildir.

Bu düzenleme, kanunun yayımı tarihinden 26.10.2021 itibaren yürürlüğe girmiştir.

  1. Maliyet Bedeline İlişkin Bugüne Kadar Tebliğlerde Belirlenen Kurallar Yasa Hükmü Haline Getirilmiş Ve Bazı Değişiklikler İhdas Edilmiştir:

213 sayılı Kanunun 262 nci maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiş olup, aşağıda sayılan giderler de 26.10.2021 tarihinden itibaren maliyet bedeline dâhil edilmesi gerekecektir:

a) İktisadi kıymetin iktisap edilmesi veya değerinin artırılması ile doğrudan ilgili; gümrük vergileri, gümrük komisyonları, yükleme, boşaltma, nakliye ve montaj giderleri,

b) İktisadi kıymetin iktisap edilmesi veya değerinin artırılması ile doğrudan ilgili; resim ve harçlar, noter, tapu, mahkeme, değer tespiti, danışmanlık, komisyon ve ilan giderleri,

c) İktisadi kıymetin finansmanında kullanılan kredilere ait faiz giderleri ve bunlara ilişkin kur farklarının; emtiada emtianın stoklara girdiği tarihe kadar, diğer iktisadi kıymetlerde ise iktisadi kıymetin envantere alındığı hesap döneminin sonuna kadar olan kısmı ile söz konusu kredilere ilişkin giderler (Faiz giderleri ile kur farklarının diğer kısımlarını maliyet bedeline ithal etmekte veya genel giderler arasında göstermekte mükellefler serbesttirler.),

ç) İktisadi kıymetin stoklara veya envantere alındığı tarihe kadarki depolama ve sigorta giderleri,

d) Gayrimenkullerde mevcut bir binanın satın alınarak yıkılmasından ve arsasının tesviyesinden mütevellit giderler.

Gayrimenkullerle doğrudan ilgili olması şartıyla, bunların envantere alındığı hesap dönemi sonuna kadar alınan hibeler maliyet bedelinden indirilir. İktisadi kıymetin (emtia hariç) iktisap edilmesi veya değerinin artırılması ile ilgili olan özel tüketim vergisi, indirilemeyecek katma değer vergisi, banka ve sigorta muameleleri vergisi ile kaynak kullanımını destekleme fonunu maliyet bedeline ithal etmekte veya genel giderler arasında göstermekte mükellefler serbesttirler.

  1. ATİKler İçin Enflasyon Düzeltmesinin Olmadığı Dönemler İçin (İstisna Bazı Mükellefler ve Kıymetler Hariç) Yeniden Değerleme Yapılması Hakkı Getirilmiştir:

213 sayılı Kanunun mükerrer 298 inci maddesinin başlığı “Enflasyon düzeltmesi, yeniden değerleme oranı ve yeniden değerleme:” şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

Kanun ile ihtiyari olarak yeniden değerleme yapılmasına imkan tanınmaktadır. Bu nedenle, mükelleflerin 2004 yılından beri enflasyon düzeltmesi şartlarının sağlanamaması nedeniyle tarihi maliyetle kayıtlarda yer alan amortismana tabi kıymetlerini yeniden değerleyerek bilançolarını düzeltmelerine, amortisman matrahlarının yeniden tespit etmelerine ve satış vb tasarruflarda kazançlarını realize etmelerine olanak tanınmıştır. Yeniden değerleme, ancak enflasyon düzeltmesi olmadığı durumlarda yapılabilecektir.

“Ç) Tam mükellefiyete tabi ve bilanço esasına göre defter tutan gelir veya kurumlar vergisi mükellefleri (kollektif, adî komandit ve adî şirketler dâhil, (A) fıkrasının (9) numaralı bendi kapsamında söz konusu fıkranın (1) numaralı bendinde yer alan şartlara bakılmaksızın enflasyon düzeltmesi yapanlar ile kayıtlarını Türk para birimi dışında başka bir para birimiyle tutmalarına izin verilenler hariç), (A) fıkrasında yer alan enflasyon düzeltmesi yapma şartlarının gerçekleşmediği hesap dönemlerinin sonu itibarıyla, bilançolarına dâhil bulunan amortismana tabi iktisadi kıymetlerini (bu niteliklerini korudukları müddetçe sat-kirala-geri al işlemine veya kira sertifikası ihracına konu edilenler hariç) ve bunlar üzerinden ayrılmış olup bilançolarının pasifinde gösterilen amortismanları aşağıda belirtilen şartlar doğrultusunda yeniden değerleyebilirler.

1. İktisadi kıymetlerin maliyet bedellerine eklenmiş bulunan (iktisadi kıymetlerin aktifleştirildiği hesap dönemine ilişkin olanlar hariç) kur farkları ve kredi faizleri (bunlara isabet eden amortismanlar dâhil) yeniden değerleme kapsamına girmez.

2. Yeniden değerlemede, iktisadi kıymetlerin ve bunlara ait amortismanların, bu Kanunda yer alan değerleme hükümlerine göre tespit edilen ve değerlemenin yapılacağı hesap dönemi sonu itibarıyla yasal defter kayıtlarında yer alan değerleri dikkate alınır.

Amortismanın herhangi bir yılda yapılmamış olması durumunda, yeniden değerlemeye esas alınacak tutar bu amortismanlar tam olarak ayrılmış varsayılarak belirlenir.

3. İktisadi kıymetlerin (2) numaralı bende göre tespit edilen değerleri ve bunlara ilişkin amortismanların, yeniden değerlemenin yapılacağı yıla ait olan yeniden değerleme oranı ile çarpılması suretiyle yeniden değerleme sonrası değerleri bulunur. Yapılacak değerlemede yeniden değerleme oranı olarak (B) fıkrasında belirtilen oran dikkate alınır. Kendilerine özel hesap dönemi tayin olunan mükellefler için, özel hesap döneminin başladığı takvim yılına ait oran esas alınır. Geçici vergi dönemleri itibarıyla yapılacak değerlemede esas alınacak yeniden değerleme oranı, bir önceki yılın Kasım ayından başlamak üzere; 3, 6 ve 9 uncu aylarda bir önceki 3, 6 ve 9 aylık dönemlere göre Türkiye İstatistik Kurumunun Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksinde meydana gelen ortalama fiyat artış oranı esas alınmak suretiyle belirlenir.

4. Yeniden değerleme neticesinde iktisadi kıymetlerin değerinde meydana gelen değer artışı, yeniden değerlemeye tabi tutulan iktisadi kıymetlerin her birine isabet eden değer artışı ayrıntılı olarak görünecek şekilde, bilançonun pasifinde özel bir fon hesabında gösterilir.

Değer artışı, iktisadi kıymetlerin yeniden değerleme sonrası ve yeniden değerleme öncesi net bilanço aktif değerleri arasındaki farktır. Net bilanço aktif değeri, iktisadi kıymetlerin bilançonun aktifinde yazılı değerlerinden, pasifte yazılı amortismanların tenzili suretiyle bulunan değeri ifade eder. İktisadi kıymetler için amortismanın herhangi bir yılda yapılmamış olması durumunda söz konusu değer, bu amortismanlar tam olarak ayrılmış varsayılarak belirlenir.

5. İktisadi kıymetlerini bu fıkra kapsamında yeniden değerlemeye tabi tutan mükellefler bu kıymetlerini, yeniden değerleme sonrasında bulunan değerleri üzerinden amortismana tabi tutmaya devam ederler. Yeniden değerlemeye tabi tutulanların her birine isabet eden değer artışları ile bunların hesap şekilleri amortisman kayıtlarında ayrıntılı olarak gösterilir.

6. Pasifte özel bir fon hesabında gösterilen değer artışı tutarının, sermayeye ilave edilme dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen kısmı, bu işlemin yapıldığı dönem kazancı ile ilişkilendirilmeksizin bu dönemde gelir veya kurumlar vergisine tabi tutulur. Sermayeye eklenen değer artışları, ortaklar tarafından işletmeye ilave edilmiş kıymetler olarak kabul edilir. Bu işlemler kâr dağıtımı sayılmaz.

7. Yeniden değerlemeye tabi tutulan iktisadi kıymetlerin elden çıkarılması (satış, devir, işletmeden çekiş, tasfiye gibi) halinde, bunlara isabet eden pasifte özel bir fon hesabında gösterilen değer artışları aynen amortismanlar gibi muameleye tabi tutulur.

8. Her yılın yeniden değerleme oranı ancak o yıla ait değerlemede nazara alınabilir. Yeniden değerlemenin herhangi bir yıl yapılmamasından veya değerleme oranının düşük uygulanmasından dolayı daha sonraki yıllarda geçmiş dönemlere ilişkin yeniden değerleme yapılamaz.

9. Hesap dönemi içinde aktife giren iktisadi kıymetler için aktife girdiği hesap döneminde, yeniden değerleme yapılmaz.

10. Yeniden değerlemeye tabi tutulan iktisadi kıymetlerin elden çıkarılmasından önce (A) fıkrasında belirtilen enflasyon düzeltmesi yapılmasına ilişkin şartların oluşması halinde, anılan fıkranın (7) numaralı bendi uyarınca enflasyon düzeltmesi yapılır. Söz konusu bent gereği öz sermaye kalemlerinin düzeltilmesinde bu madde kapsamındaki yeniden değerleme değer artış fonu öz sermayeden düşülür. Ayrıca mezkûr değer artış fonunun sermayeye ilavesi nedeniyle oluşan sermaye artışları sermaye artışı olarak dikkate alınmaz ve enflasyon düzeltmesine tabi tutulmaz.

11. (A) fıkrası uyarınca enflasyon düzeltmesine ilişkin şartların oluştuğu dönemlerde, bu fıkra uyarınca yeniden değerleme yapılmaz. Anılan fıkrada belirtilen enflasyon düzeltmesine ilişkin şartların oluşmadığı ilk hesap döneminden itibaren, bu fıkra hükümleri uyarınca yeniden değerleme uygulamasına devam olunabilir. Bu durumda iktisadi kıymetlerin yeniden değerlemesine esas değerler olarak, enflasyon düzeltmesine tabi tutulmuş son bilançoda yer alan değerler dikkate alınır. Bu değerin tespitinde, iktisadi kıymetler için amortismanın herhangi bir yılda yapılmamış olması durumunda, bu amortismanlar tam olarak ayrılmış varsayılır.

12. Bu fıkra kapsamında yeniden değerleme yapılan hesap döneminden sonra (A) fıkrası uyarınca enflasyon düzeltmesi şartlarının yeniden oluşması durumunda, bu fıkra hükümlerine göre yeniden değerlemeye tabi tutulmuş olan iktisadi kıymetler ile bunlara ilişkin amortismanlar düzeltilmiş son değerleri dikkate alınarak enflasyon düzeltmesine tabi tutulur.

13. Yeniden değerlemenin herhangi bir yılda yapılmaması durumunda, sonraki hesap dönemlerine ilişkin olarak bu fıkra kapsamında yeniden değerleme yapılabilir.

14. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilidir.”

  1. Amortismanların Gün Olarak Hesaplanmasına Ve Faydalı Ömürlerin HMB’lığınca Belirlenen Faydalı Ömürlerin Sürenin 2 Katını Ve Azami 50 Yılı Geçmemek Suretiyle Serbestçe Belirlenmesine İmkan Tanınmıştır:

213 sayılı Kanunun 320. maddesine ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere maddeye bazı fıkralar eklenmiş olup amortismanların gün hesabıyla hesaplanmasına ve faydalı ömürlerin bazı şartlar dikkate alınarak serbestçe tespitine olanak tanınmıştır. Yapılan düzenleme ile, işletme aktifine yeni kaydedilecek amortismana tabi iktisadi kıymetler için aktife girme tarihinden itibaren günlük esasa göre amortisman ayrılabilmesi bir seçimlik imkan olarak mükelleflere tanınmakta ve bunun yanı sıra daha uzun faydalı ömürler dikkate alınarak amortisman sürelerini uzatabilme imkanı getirilmektedir.

Buna göre; “dileyen mükellefler”, amortisman işlemine, işletme aktifine yeni kaydedilecek iktisadi kıymetler (ikinci fıkra kapsamındakiler hariç) için bunların kullanıma hazır olduğu tarihte başlayıp ve her bir hesap dönemi için kıymetin aktifte kaldığı süre kadar “gün esasına” göre amortisman ayırabileceklerdir. Sürenin gün olarak hesaplanması için Hazine ve Maliye Bakanlığınca tespit ve ilan edilen faydalı ömür süreleri üçyüzaltmışbeş ile çarpılır.

Mükellefler, Hazine ve Maliye Bakanlığının iktisadi kıymetler için tespit ve ilan ettiği faydalı ömürlerden kısa olmamak üzere amortisman süresini, her yıl için aynı nispet olmak kaydıyla, belirlemekte serbesttir. Şu kadar ki, bu süre Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenen sürenin iki katını ve elli yılı aşamaz.

Mükellefler bu tercihlerini iktisadi kıymetin envantere alındığı geçici vergi dönemi sonu itibarıyla kullanırlar. Bu nedenle, mükellefler tarafından bu şekilde belirlenen amortisman süresi ve oranı izleyen dönemlerde değiştirilemez. Eğer mükellefler iktisadi kıymetin envantere alındığı geçici vergi dönemi sonu itibarıyla tercihte bulunmazlarda mevcut yasal düzenlemelere uygun şekilde amortisman hesaplamaya devam edeceklerdir.

Keza, bu maddenin birinci ya da üçüncü fıkrasına göre amortisman hesaplanmasına başlandıktan sonra tercihte bütünlük gereğince bu hesaplama şeklinden vazgeçilemez . Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilidir.

Bu düzenlemeye konu kıymetler, 26.10.2021 tarihinden sonra alınan/edinilen kıymetler için geçerlidir.

  1. Şüpheli Alacakta Dava ve İcra Safhasına Değmeyecek Tutar Belirlenmiş ve İşletme Esasına Tabi Mükelleflere De Şüpheli Alacaklarını Gider Yazma Olanağı Sağlanmıştır.

213 sayılı Kanunun 323 üncü maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde yer alan “dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük” ibaresi “ve 3.000 Türk lirasını aşmayan” şeklinde değiştirilmiştir.

Ayrıca, hükme ilave edilen fıkraya göre “işletme hesabı esasında defter tutan mükelleflere” de şüpheli alacaklar için gider yazma olanağı tanınmış olup, bu mükelleflere Kanunda yer alan fıkralar kapsamında tespit edilen şüpheli alacaklarını defterlerinin gider kısmına ve bunlardan sonradan tahsil edilen miktarları ise tahsil edildikleri dönemde defterlerinin gelir kısmına, hangi alacaklara ait olduğunu gösterecek şekilde kaydedecekleri hüküm altına alınmıştır.

Özetle, VUK’un 323. maddesinde yapılması öngörülen değişikle, dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük olan alacaklara ilişkin 3.000-TL’lik bir azami tutar belirlenerek bu konuda tereddütler açık ve somut şekilde giderilmiş olmuştur. Buna göre, 3.000-TL’yi aşmayan alacaklar için dava veya icra takibi şartı aranmayacak; asli şartlardan olan yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemişse şüpheli alacak karşılığı ayrılabilcektir.

Keza, şüpheli alacak hükümlerinin işletme hesabı esasında defter tutan mükellefler açısından da uygulanabilmesine imkân tanınmaktadır.

Bu düzenleme kanunun yayımı tarihinden 26.10.2021 itibaren yürürlüğe girmiştir.

  1. ATİK lere İlişkin Yenileme Fonunun Kullanımında Süre Yönünden Yaşanan İhtilaflara Yönelik Açık Hüküm Getirilmiştir:

213 sayılı Kanunun 328. maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları 26.10.2021 tarihinden geçerli olmak üzere aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerce;

a) Satılan iktisadi kıymetlerin yenilenmesi veya benzer mahiyetteki bir iktisadi kıymetin iktisabı, işin niteliğine göre zorunlu bulunur veya bu hususta işletmeyi idare edenlerce karar verilmiş ve teşebbüse geçilmiş olursa bu takdirde, satıştan doğan kâr, satışın yapıldığı tarihi takip eden üçüncü takvim yılının sonuna kadar pasifte geçici bir hesapta tutulabilir. Bu süre içinde, satılan iktisadi kıymetlerin yenilenmesi veya benzer mahiyetteki bir iktisadi kıymetin iktisabı gerçekleşmezse, geçici hesapta tutulan kâr, satışın yapıldığı yılı takip eden üçüncü takvim yılının kâr ve zarar hesabına eklenir.

b) Pasifte geçici bir hesapta tutulan kâr, finansal kiralama yoluyla edinilenler de dâhil olmak üzere (a) bendindeki esaslar dâhilinde iktisap edilen bir veya birden fazla kıymetin bu Kanun hükümlerine göre ayrılacak amortismanlarına mahsup edilir. Bu mahsup tamamlandıktan sonra itfa edilmemiş olarak kalan değerlerin amortismanına devam olunur.

c) Pasifte geçici bir hesapta tutulan kâr, satışı yapılan iktisadi kıymetin yerine iktisap edilen yeni kıymetlerin amortisman ayrılabilecek tutarından fazla ise bu fazlalık, satışın yapıldığı yılı takip eden üçüncü takvim yılının kâr ve zarar hesabına eklenir.

ç) Satışın yapıldığı yılı takip eden üçüncü takvim yılının sonundan önce işin terki, devri veya işletmenin tasfiyesi hâlinde pasifte geçici bir hesapta tutulan kâr o yılın kâr ve zarar hesabına eklenir. Maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilidir.

  1. ATİK’lere İlişkin Sigorta Hasar Tazminat Fazlalıklarının Kullanımına İlişkin Düzenleme İle Fazla Tutarın İtfada Kullanılmasına İlişkin Süre Netleştirilmiştir:

213 sayılı Kanunun 329. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları değiştirilmiş ve dördüncü fıkrası ise yürürlükten kaldırılmıştır.

Buna göre, bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerce;

a) Alınan sigorta tazminatı ile tamamen veya kısmen zarar gören amortismana tabi iktisadi kıymetlerin yenilenmesi veya benzer mahiyetteki bir iktisadi kıymetin iktisabı, işin niteliğine göre zorunlu bulunur veya bu hususta işletmeyi idare edenlerce karar verilmiş ve teşebbüse geçilmiş olursa tazminat fazlası, tazminatın alındığı tarihi takip eden üçüncü takvim yılının sonuna kadar pasifte geçici bir hesapta tutulabilir. Her ne sebeple olursa olsun bu süre içinde zarar gören iktisadi kıymetlerin yenilenmesi veya benzer mahiyetteki bir iktisadi kıymetin iktisabı gerçekleşmezse, geçici hesapta tutulan tazminat fazlası, tazminatın alındığı yılı takip eden üçüncü takvim yılının kâr ve zarar hesabına eklenir.

b) Pasifte geçici bir hesapta tutulan tazminat fazlası, finansal kiralama yoluyla edinilenler de dâhil olmak üzere (a) bendindeki esaslar dâhilinde iktisap edilen bir veya birden fazla kıymetin bu Kanun hükümlerine göre ayrılacak amortismanlarına mahsup edilir. Bu mahsup tamamlandıktan sonra itfa edilmemiş olarak kalan değerlerin amortismanına devam olunur.

c) Pasifte geçici bir hesapta tutulan tazminat fazlası, zarar gören iktisadi kıymetin yerine iktisap edilen yeni kıymetlerin amortisman ayrılabilecek tutarından fazla ise bu fazlalık, tazminatın alındığı yılı takip eden üçüncü takvim yılının kâr ve zarar hesabına eklenir.

ç) Tazminatın alındığı yılı takip eden üçüncü takvim yılının sonundan önce işin terki, devri veya işletmenin tasfiyesi hâlinde pasifte geçici bir hesapta tutulan tazminat fazlası o yılın kâr ve zarar hesabına eklenir.

  1. Artırımlı Ceza Uygulaması Olan “Tekerrür Hükmü“ Yargı Kararlarına Uygun Şekilde Yeniden Ve Üst Sınır Konularak Daha Adil Şekilde Düzenlenmiştir:

VUK kapsamında tekerrür uygulamasında ilk cezanın kesinleşmesi dahi beklenmeden tekerrür kapsamında uygulanan artırımlı cezalar ile mükelleflerin 1 TL dahi olsa daha önceden ceza ile karşılaşmaları neticesinde sonradan tekerrür nedeniyle çok ağır cezalar ile karşı karşıya kalmaları adil ve hakkaniyete uygun olmayan bir düzenleme idi.

Yapılan bu yeni düzenleme ile VUK’un 339. Maddesine göre vergi ziyaına sebebiyet vermekten veya usulsüzlükten dolayı ceza kesilen ve cezası kesinleşenlere, vergi ziyaı cezasında cezanın kesinleştiği tarihi izleyen günden itibaren “beşinci yılın isabet ettiği takvim yılının sonuna kadar”, usulsüzlükte cezanın kesinleştiği tarihi izleyen günden itibaren “ikinci yılın isabet ettiği takvim yılının sonuna kadar” tekrar ceza kesilmesi durumunda, vergi ziyaı cezası yüzde elli, usulsüzlük cezası yüzde yirmibeş oranında artırılmak suretiyle uygulanacaktır.

Şu kadar ki, artırım tutarı kesinleşen cezadan (kesinleşen birden fazla ceza olması durumunda bunlardan tutar itibarıyla en yükseğinden) fazla olamaz. Birinci fıkrada yer alan beş ve iki yıllık sürelerin hesabında, artırıma esas alınan cezaların kesinleşme tarihi dikkate alınır.

  1. Pişmanlık Hükmünde Herhangi Bir Vergi İncelemesi Yerine Sadece İlgili/Haber Verilen Olayın Olduğu Vergi Türünün Pişmanlığı Etkilemesine Ve İnceleme Safhasında Pişmanlıkla Beyanname Verilebilmesine Yönelik Düzenleme Yapılmıştır:

Kanun ile, 213 sayılı Kanunun 371. maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde yer alan “her hangi bir vergi incelemesine başlandığı veya olayın” ibaresi “haber verilen “olayın ilgili olduğu vergi türüne” ilişkin bir vergi incelemesine başlandığı veya olayın ve ilgili olduğu “vergi türünün”” şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

Hazine ve Maliye Bakanlığı maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.

Böylece, VUK’un 371. maddesinin (2) numaralı bendinin “Haber verme dilekçesinin yetkili memurlar tarafından mükellef nezdinde” ibaresi “Haber verme dilekçesinin yetkili memurlar tarafından mükellef nezdinde haber verilen olayın ilgili olduğu vergi türüne ilişkin bir vergi incelemesine başlandığı veya olayın ve ilgili olduğu vergi türünün takdir komisyonuna intikal ettirildiği günden evvel (Kaçakçılık suçu teşkil eden fiillerin işlendiğinin tespitinden önce) verilmiş ve resmi kayıtlara geçirilmiş olması.” şeklinde değiştirilerek, mükelleflerin, haklarında yapılmakta olan vergi incelemesi ya da yapılan takdire sevk işlemine ilişkin vergi türünden farklı vergi türü için, kaçakçılık suçları hariç olmak üzere, 26.10.2021 tarihinden itibaren pişmanlıkla beyanname verebilmesi mümkün hale gelmiştir.

  1. 5.000-TL yi Aşan Usulsüzlük Ve Özel Usulsüzlük Cezaları Uzlaşma Kapsamına Alınmıştır:

213 sayılı Kanunun ek 1. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “cezalarının” ibaresinden önce gelmek üzere “cezaları ile 5.000 Türk lirasını aşan usulsüzlük ve özel usulsüzlük” ibaresi eklenmiş ve 5.000-TL yi aşan usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları tekrardan uzlaşma kapsamına alınmıştır. Hatırlanacağı üzere, 7 Mart 2018 tarih ve 7103 sayılı Kanun’un 15. maddesiyle, Vergi Usul Kanunu’nun “Tarhiyat Öncesi Uzlaşma” başlıklı Ek 11. maddesinin birinci fıkrasında yapılan değişiklikle, usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları, tarhiyat öncesi uzlaşma kapsamından çıkarılmış; aynı kanunun 14. maddesiyle, Vergi Usul Kanunu’nun “Vergi Ziyaı, Usulsüzlük ve Özel Usulsüzlük Cezalarında İndirme” başlıklı 376. maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde yapılan değişiklikle, usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları için yapılabilecek indirim oranı 1/3’ten 1/2'ye çıkarılmıştı.

Kanun ile, VUK ek 1. Maddesine ikinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir. “Uzlaşmaya konu edilebilecek usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının tespitinde cezayı gerektiren fiil bazında kesilecek toplam ceza tutarı dikkate alınır ve 5.000 Türk lirasını aşmayan usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları için Kanunun 376 ncı maddesindeki indirim oranı %50 artırımlı olarak uygulanır.

Yapılan değişikliklerle, 26.10.2021 tarihinden itibaren fiil bazında 5.000-Türk lirasını aşan usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları uzlaşma ve tarhiyat öncesi uzlaşma kapsamına alınmıştır.

Bu değişikliğe bağlı olarak Vergi Usul Kanununun 376. maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde de değişiklik yapılarak, üzerinde uzlaşılan bu cezaların da Kanunun ilgili maddesinde düzenlenen sürede ödenmesi durumunda üzerinde uzlaşılan cezanın %25’inin indirilmesi sağlanmaktadır.

Diğer taraftan 5.000 Türk lirasını aşmayan usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları için ise Kanunun 376 nci maddesindeki indirim oranının %50 artırımlı olarak uygulanabilmesi temin edilmektedir.

  1. Karşılıklı Anlaşma Düzenlemesi VUK’a Taşınmıştır:

Mükellefler, usulüne uygun yürürlüğe konulmuş bir çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması hükümlerine aykırı olarak vergilendirildiği veya bu şekilde vergilendirileceğine ilişkin kuvvetli emareler bulunduğu iddiasıyla anlaşmanın “Karşılıklı Anlaşma Usulü” hükümlerine göre Gelir İdaresi Başkanlığına başvurabilir. Çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması hükümlerine bağlı olarak bu başvuru, anlaşmaya taraf diğer Akit Devlet yetkili makamları aracılığıyla da yapılabilmektedir.

Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmalarının tamamında Karşılıklı Anlaşma Usulüne ilişkin hükümlere yer verilmektedir. Karşılıklı Anlaşma Usulü, genellikle anlaşmaların 25. maddesinde hüküm altına alınmıştır.

Bilindiği üzere, Karşılıklı Anlaşma Usulü, uluslararası vergi anlaşmalarına aykırı bir vergileme olduğunda mükelleflere ulusal çözüm yollarıyla bağlı kalmaksızın durumlarını, olayına göre, mukim oldukları veya vatandaşı oldukları devletin yetkili makamlarına da iletme imkânı veren bir çözüm yolu önermektedir.

Bu Kanunun 46, 47, 48, 49 ve 50 nci maddeleri ile VUK’a eklenmesi öngörülen ek 14, 15, 16, 17 ve 18 inci maddelerle Karşılıklı Anlaşma Usulü uygulamasının VUK’ta düzenlenmesi sağlanmaktadır. 213 sayılı Kanuna ek 13 üncü maddesinden sonra gelmek üzere bölüm başlığı ile birlikte ek 14. madde eklenmiştir.

Kanun ile getirilen bu düzenleme, 1/1/2022 tarihinden itibaren yapılacak başvurulara uygulanmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.

  1. Arge ve Yenilik Yatırımlarına İlişkin Yeni Alınan Kıymetlerin Hızlı Amortismanına İlişkin Süre Uzatılmıştır:

213 sayılı Kanunun geçici 30. maddesine eklenen fıkra ile Bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihten 31/12/2023 tarihine (bu tarihler dâhil) kadar, birinci fıkrada belirtilen kapsam ve şartlar dâhilinde iktisap edilen yeni makina ve teçhizat için aynı fıkra uygulamasından yararlanılabilir. Bu fıkranın uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilidir.

Hatırlanacağı üzere 17/4/1957 tarihli ve 6948 sayılı Sanayi Sicili Kanununa göre sanayi sicil belgesini haiz mükelleflerce münhasıran imalat sanayiinde veya 26/6/2001 tarihli ve 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu, 28/2/2008 tarihli ve 5746 sayılı Araştırma, Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ve 3/7/2014 tarihli ve 6550 sayılı Araştırma Altyapılarının Desteklenmesine Dair Kanun kapsamında faaliyette bulunan mükelleflerce münhasıran Ar-Ge, yenilik ve tasarım faaliyetlerinde kullanılmak üzere, 2019 takvim yılı sonuna kadar iktisap edilen yeni makina ve teçhizat ile aynı tarihe kadar yatırım teşvik belgesi kapsamında iktisap edilen yeni makina ve teçhizat için uygulanacak amortisman oran ve süreleri, Maliye Bakanlığınca bu Kanunun 315 inci maddesine göre tespit ve ilan edilen faydalı ömür sürelerinin yarısı dikkate alınmak suretiyle hesaplanabilmekteydi.

Kanun ile bu süre 31.12.2023 tarihine kadar alınacak kıymetler için uzatılmıştır.

  1. ÖTV Listelerine İlaveler Yapılmıştır:

4760 sayılı Kanunun ekinde yer alan (II) sayılı listeye,

a) 8701.20 G.T.İ.P. numaralı malın yer aldığı satırdan önce gelmek üzere aşağıdaki sıra eklenmiştir. “ 87.01 Traktörler (87.09 pozisyonuna giren traktörler hariç) [Yalnız ATV (her türlü arazide kullanılan araç) ve UTV (çok amaçlı hizmet aracı)] 25 ”

b) 87.03 G.T.İ.P. numaralı sıranın “-Diğerleri” satırından önce gelmek üzere karşılarında gösterilen oranlarıyla birlikte aşağıdaki satırlar eklenmiştir. “ - ATV (her türlü arazide kullanılan araç) ve UTV (çok amaçlı hizmet aracı) - Motorlu karavanlar 25 45 ”

c) 87.04 G.T.İ.P. numaralı sıranın “-Diğerleri” satırından önce gelmek üzere karşısında gösterilen oranıyla birlikte aşağıdaki satır eklenmiştir. “ - ATV (her türlü arazide kullanılan araç) ve UTV (çok amaçlı hizmet aracı) 25 ”

  1. Yurtdışından Getirilen Sermayede Nakit Sermaye Faiz İndirimi %75 Olacaktır:

13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 10. maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinin birinci paragrafından sonra gelmek üzere eklenen paragrafa göre nakdi sermaye artışlarının, yurt dışından getirilen nakitle karşılanan kısmı için bu oran %75 olarak uygulanacaktır.

  1. Yatırıma Katkı Tutarının (%10) Oranının Diğer Vergilere (ÖTV Ve KDV Hariç) Mahsubuna İmkan Tanınmıştır:

5520 sayılı Kanunun 32/A maddesinin yedinci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkraya göre yatırım teşvik belgesi bazında yapılan yatırım harcamasına yatırıma katkı oranının uygulanmasıyla belirlenen tutarın %10’luk kısmı, kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken ayı takip eden ikinci ayın sonuna kadar talep edilmesi şartıyla, özel tüketim vergisi ve katma değer vergisi hariç olmak üzere tahakkuk etmiş diğer vergi borçlarından terkin edilmek suretiyle kullanılabilir.

Terkin talebinde bulunulabilecek tutar, hak edilen yatırıma katkı tutarından indirimli kurumlar vergisi yoluyla kullanılan yatırıma katkı tutarının düşülmesinden sonra bulunan tutarın yarısından fazla olamaz.

Diğer vergi borçlarının terkini suretiyle kullanılan tutarın bir katına isabet eden yatırıma katkı tutarından vazgeçildiği kabul edilir, diğer vergilerden terkini talep edilen tutar ile vazgeçilen yatırıma katkı tutarları dolayısıyla vergi matrahına indirimli oranda kurumlar vergisi uygulanmaz. Bu fıkra kapsamında diğer vergi borçlarından terkin edilebilecek toplam tutar, ilgili yatırım teşvik belgesi kapsamında fiilen yapılan yatırım harcamalarına, yatırıma katkı oranı uygulanmak suretiyle hesaplanan tutarın %10’undan fazla olamaz.

Bilgilerinize Saygılarımızla Arz Olunur.

                         

[i]Bilgilendirme Metni:


[1]Soru, görüş ve değerlendirmeleriniz için E-mail (info@adenymm.com.tr) atmanızı rica ederiz.


[i]Sirkülerlerimizde yer alan bilgiler belli bir konunun veya yasal düzenlemenin veyahut yargı kararlarının çok geniş ve kapsamlı bir şekilde ele alınmasından ziyade genel olarak mükelleflere ve uygulayıcılara bilgi vermek, gündemi talip etmeye yardımcı olmak ve yorum yapmalarına yardım amacını taşımaktadır.

Sirkülerimiz profesyonel hizmetlerimizi temsil etmeyebileceği gibi, her durum ve koşulda profesyonel yaklaşımlarımızı da ifade ettiği iddia edilemez. Yaptığınız fiili/pratik çalışmalarda bu değerlendirmeler dikkate alınırken, olayların koşullarının da incelenmesi, irdelenmesi, sonuçlarının iyi analizi son derece önemlidir. Bu tür çalışmalarda mutlak suretle bir profesyonelden bilgi alınması veya danışmanlık alınmasında fayda bulunduğu düşünülmektedir. Şirketimiz tarafından bazı önemli mali olaylar Sirküler yerine Makale olarak paydaşlarımızla paylaşılmaktadır.

“ADEN Yeminli Mali Müşavirlik Ve Period Bağımsız Denetim Ve Danışmanlık A.Ş.", söz konusu Sirkülerlerin ve içeriğindeki bilgilerin hata içermediğine dair herhangi bir güvence vermemektedir. Sirkülerleri ve içeriğindeki bilgileri kullanımınız sonucunda ortaya çıkabilecek her türlü risk tarafınıza aittir ve bu kullanımdan kaynaklanan her türlü zarara dair risk ve sorumluluk tamamen tarafınızca üstlenildiğinin bilinmesi gerekmektedir. Gerekli olması halinde iletişim bilgilerimiz:

OFİSLER-İLETİŞİM BİLGİLERİ

İstanbul Ofis 1  (Yeminli Mali Müşavirlik Hizmetleri):

Şenlikköy Mahallesi, Yaşar Kemal Sokak, No: 3 Daire: 5 Florya-Bakırköy-İSTANBUL

Tel: (0212) 592 00 92

Fax: (0212) 592 00 92

Web: www.adenymm.com.tr

Email: info@adenymm.com.tr

Ankara Ofis 2-(YMM Hizmetleri): 

Ehlibeyt Mahallesi Tekstilciler Caddesi Ekşioğlu İş Merkezi  No:16/9 Balgat Çankaya ANKARA

Tel: (0212) 592 00 92 (0312) 441 39 00-

Fax: (0312) 441 39 01

Email: info@adenymm.com.tr

Adana Ofis 3-(YMM Hizmetleri): 

Döşeme Mahallesi, 60024 Sokak Yenikent Sabuncu Sitesi E Blok No: 11/34 Seyhan ADANA

Tel: (0322) 503 77 66

Email: info@adenymm.com.tr

Period Bağımsız Denetim Ve Danışmanlık A.Ş.(Bağımsız Denetim Hizmetleri) 4-(Bağımsız Denetim Hizmetleri)

Tel: (0212) 592 00 92

Fax: (0212) 592 00 92              

Web: Period Audit | Period Bağımsız Denetim ve Danışmanlık A.Ş.

E-Mail: info@adenymm.com.tr

Almanya Düsseldorf-Köln Ofisleri 5, 6 (Yurtdışı Outsource YMM Hizmetleri)

Tel: +49 211-2394190+49 211 - 23 94 19 20 Grafenberger Allee 293 40237 Düsseldorf Deutschland

Tel: 49 221-4309070+49 221 - 43 09 07 20 Hohenstaufenring 29-37 50674 Köln Deutschland

    

WeCreativez WhatsApp Support
ADEN YMM